7 Ocak 2016 Perşembe

Kitap Yorumu: Veliaht Prenses - Kiera Cass

Prenses Eadlyn, annesiyle babasının peri masalına benzeyen aşk hikâyesini dinleyerek büyüdü. Ancak kendisinin bu peri masalını tekrarlamaya pek niyeti yoktu. Ne yazık ki, ülkede büyük bir kaos yasanmaya başlayınca, bir prenses düğünüyle halk sakinleştirilmek istendi. Ve piyango, tahtın vârisi büyük çocuk olan Eadlyn'e vurdu!

Seçim kaçınılmaz olunca, Eadlyn otuz beş adayı saraya davet etmeye mecbur kaldı. Annesi America da Prens Maxon'un kalbini yirmi yıl önce böyle bir Seçim'de kazanmıştı. Tüm ülkenin sorumluluğunu alacak, geleceğin kraliçesi Eadlyn öyle kolay pes etmeyecekti.       
 (Tanıtım Bülteninden)

Dex
     Özgün Adı: The Heir
 Sayfa Sayısı: 341
 Goodreads: 3,90
   
   
   Kiera Cass severlerin bildiği gibi Veliaht Prenses 'Seçim Serisinin' devam serisi olarak karşımıza çıktı. Özellikle kitabın çıkacağını duyduğumda çok sevinmiştim çünkü Seçim serisini eğlenerek ve beğenerek okumuştum. Ve gözde kraliyet çiftimiz Prens Maxon ve yeni prenses America'nın çocukları ile birlikte mutlu aile tablosunu görecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Tabii ki de en kısa sürede kitabı sipariş ettim ve okudum. Hızlı okuyan biri olarak kitap yaklaşık bir gün içerisinde bitti ve;



   Kitaptan kısaca ve spoilersızca bahsedecek olursak; Prenses Eadlyn, artık Kral olan Maxon ve Kraliçe America'nın ilk çocuğudur. İkiz kardeşi Ahren'den yalnızca 7 dakika önce doğması sebebiyle gelecekteki tahtın sahibi o olmuştur. Üstelik İlea tarihindeki ilk kadın varistir ve tüm hayatını bir gün babasının yerine tahta oturabilmek için çalışarak geçirmiştir. Konumu gereğince de biraz kendini beğenmiş bir karakteri vardır. 
    Kral Maxon yıllar önce kast sistemini kaldırmasına rağmen son dönemde tekrar artan isyanlar ve ölümler sebebiyle İlea tekrar bir kaosun içine sürüklenmeye başlamıştır ve bu sefer buna bir çözüm üretmen sandıkları kadar kolay olmayacaktır. Kral ve Kraliçe bir çözüm bulana kadar halkı sakinleştirmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için Seçim'i tekrar gündeme getirirler. Prenses Eadlyn ise Seçim'den hiçte memnun değildir. Ancak durumun ciddi olduğunu bildiği için Seçim'i yapmayı kabul eder ancak bir şartı vardır: 3 ay sonra istediği kişiyi bulamazsa kimse onu evlenmek için zorlamayacaktır. Babası ile anlaşarak 3 aylığına 35 erkeği saraya davet eder. Başta Eadlyn kendine güvense de işler sandığı kadar kolay olmayacaktır.



    
    Kitap beklentilerimi karşıladı mı? Hem evet hem hayır. Başta Eadlyn'nin kişiliği ve tutumu beni çok sinir etti. Hatta dedim ki bu kız gerçekten Maxon ve America'nın çocuğu mu? Yazar Eadlyn'i fazlaca burnu hava da, dünyada her şeyin onun etrafında döndüğünü sanan, özgürlüğüne aşırı düşkün biri olarak tanıtsada kitap ilerledikçe Eadlyn seçime katılanlarla yavaş yavaş kaynaşmaya başladıkça bu özelliği de değişmeye başlıyor. Başta kendini insanlara açmaya korksa da yavaş yavaş gerçekte ne hissettiğini, aslında tahtın onda yarattığı baskının onu nasıl içine kapattığını ve onunda sıradan bir genç kız gibi gerçek aşka inandığını az çok görebiliyoruz. Ve bu onu birazcık daha fazla sevmemize sebep oluyor.
    Eadlyn başta erkeklere soğuk davransa da daha sonra yavaş yavaş onlara ısınıyor. Aşk anlamında olmasa bile en azından insanı ilişkiler anlamında kendini bu kitapta geliştirdiğini söyleyebiliriz. Kitapta özellikle göze çarpan bir kaç kişi var. Bunlardan biri zaten tanıdığımız Marlee'nin oğlu Kile... Tamamen tesadüfi (!) bir şekilde ismi listeye ekleniyor ve ta daa... Kile kendini seçimde buluyor. Öncesinde ise Eadlyn ile birbirlerinden zerre hoşlanmıyorlar bile. Ancak seçim onların birbirlerini daha iyi tanımlarını sağlayıp, onları biraz daha yakınlaştırıyor ama kim bilir? Sonunda Eadlyn onu seçecek mi orası tam bir muamma! Diğer bir isimse Henri. Henri çok tatlı bir karakter. Kendisi harika bir aşçı ve belki de adayların içinde en iyisi o; ancak ufak bir sorun var. Henri tek kelime bile İngilizce bilmiyor! Peki nasıl mı seçime katılmış? Bir tercümanla. Seçimde bu yüzden şansının biraz düşük olduğunu düşünüyorum ama kitapta Henri Eadlyn'nın ilgisini çekmeye başlayan nadir adaylardan biri. (Bana kalırsa daha çok Henri'ye karşı bir fino sevgisi besliyor ama belli olmaz tabi.) Henri'nin tercümanı ise Erik. Erik seçimdeki adaylardan birisi değil. Ancak Eadlyn'a yaklaşabilen nadir erkeklerden, diğer adaylardan farklı olarak Eadlyn ve Erik'in daha samimi bir ilişkileri olduğunu düşünüyorum. Kitabı okuduğunuzda neden bahsettiğimi anlayacaksınız. Ve son olarak Hale; adaylar arasında iyi bir seçim olabilir. Eadlyn'nın kesinlikle vakit geçirmeyi sevdiği bir isim ancak ilerleyen zaman bize ne gösterecek şimdilik bilemiyorum.
   İster istemez Seçim serisinin ilk üç kitabıyla karşılaştırdığımızda olay bakımından biraz verimsiz buldum kitabı. Belki de Asiler gibi bir topluluk olmadığı için ülkenin genel durumuyla ilgili fazla bilgiye erişemiyoruz. Arada bölük pörçük okunan gazetelerden durumun vahim olduğu anlaşılıyor ama pek aksiyonlu olduğunu söyleyemem. Onun dışında genelde Eadlyn'nin içinde yanıp tutuşan özgürlük savaşını ve adaylarla ilişkisini okuyoruz. Ancak kesinlikle kitabın sonu bir sonraki kitabı ilk çıktığı gün alıp okumanız için sizi teşvik eden cinsten. O yüzden bir Seçim serisi hayranıysanız bu kitabı kaçırmamanızı öneririm.
   Eh geldik yorumun sonuna; kitabı okuyan herkesin az çok sevdiği bir karakter olacaktır ve benim de oldu. Eğer ben Prenses Eadlyn'nın yerinde olsaydım kesinlikle Kile'yi seçerdim. Ama onun seçimi ne olacak serinin sonunda göreceğiz...
   Umarım yorumumu seversiniz. Sizlerinde düşüncelerinizi merak ediyorum o yüzden fikirlerinizi küçük bir yorumla bildirirseniz sevinirim ;) Herkese iyi okumalar....

Puanım :



                    Uuuu












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ana Sayfa

Kitaptuber

Popular Posts

Followers

Template Hits