28 Ocak 2016 Perşembe

KİTAP YORUMU :ATEŞ (FEVER) SERİSİ YORUM VE İNCELEME - KAREN MARİE MONİNG



 UMUT GÜÇLENDİRİR, KORKU ÖLDÜRÜR.
                                                                                                - JERİCHO BARRONS

Mac Kayla Lane, ablası Alina'yla birlikte evlatlık verilip İrlanda'yı bir daha dönmemek üzere terk ettiğinde küçük bir çocuktu. Yirmi yıl sonra Alina öldü ve Mac, ablasının katilini bulmak için İrlanda'ya dönmeye karar verdi. Doğaüstü güçlere sahip, lanetlenmiş bir soydan geldiğini keşfettikten sonra ise kendini esrarlı bir geçmişin içinde buldu. İnsanların, binlerce yıldır aralarında gizlenen ölümsüzlerle yaşadığı çatışmanın tam ortasında kalmıştı. Mac artık bir yandan acılarına göğüs germeye çalışırken, bir yandan da kendini dünyaları yaratma ve yok etme gücüne sahip bir büyü kitabı olan SinsarDubh'ı ele geçirmeye adamıştı.

Sinsar Dubh, Mac'i yüzüstü bırakıp sevdikleriyle arasında ölümcül bir patika oluşturduğunda ise avcı, artık av olmuştu. Mac artık kime güvenebileceğini kestiremiyordu. Sürekli rüyalarına giren o kadın kimdi? En önemlisi, bizzat Mac kimdi?
(Tanıtım Bülteninden)

YAYINEVİ:ARTEMİS
ÖZGÜN ADI:SHADOWFEVER
SERİ:ATEŞ(FEVER#5)
TÜR:URBAN FANTASY/PARANORMAL
SAYFA SAYISI:782
GOODREADS:4.52 

 Bu yazıyı yazmak beni ne kadar üzüyor bilemezsiniz. Çünkü bir kitapseverin en nefret ettiği anlardan birini yaşıyorum şuan. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar ertelerseniz erteleyin kaçamayacağınız bir durum var o da sonlar. Özellikle kitapların son'ları. Bir taraftan merakın ağır bastığı diğer taraftan o son cümleyi görecek olmanızın verdiği korku. Son'lar etkileyicidir, gösterişlidir herkesin mutlu yaşadığı bir dünyanın, kötünün cezasını bulduğu bir yerdir ama okuyucu için sonlar çoğu zaman kalp kırıcıdır.



Evet bende 11. Doctor gibi kitapların sonunda nefret edenlerdenim. Hiç bitmesin sonsuza kadar sürsün isterim. Hem hangimiz nefret etmiyor ki bu durumdan ?
Tek bir kitabın sonu bile insanı üzerken koca bir seriyi bitirdiğinizi düşünün, arkasında bıraktığı boşlukla öylece yitip gittiğini. Evet bu yazı bir veda yazısı, aynı zamanda benim küçük kederimin bir yansıması olacak.

Çok sevdiğim bir seri vardı. İlk kitabını 2013 yılında okuduğum Fever/Ateş serisinin son kitabını dün bitirdim. Bitirmez olaydım keşke... Beni yıktı, geçti diyebilirim.Sonunda olanlardanda değil, beklediğim gibi olmasa da güzel bir sondu hayır beni yıktı geçti çünkü Gölge Ateşi serinin son kitabıydı. Dün itibariyle Ateş/Fever serisini bitirmiş bulunmaktayım.

O yüzden bu yazıyı önce Ateş/Fever serisinin geniş bir yorumu olarak girmeye karar verdim. Sadece Gölge Ateşinden bahsetmek seriye haksızlık olur gibime geliyor. Jericho Barrons'u tanımıyorsanız bu zamana kadar ne okudunuz diye sormam gerekiyor size. Çünkü kendisi yazılmış en iyi kurgusal erkek karakterlerden birisi. Ne Christian Grey'ler ne de Ignazio Vitale'ler onun gibi olabilir o bütünüyle bambaşka bir kategoride. Neyse daha fazla uzatmadan serinin köklerine iniyorum.

Karen Marie Moning'in muhteşem serisi Ateş beş kitaptan oluşuyor. Kitapların isimleri :


Karanlık Ateş/Darkfever
Kan Ateşi/Bloodfever
İntikam Ateşi/Faefever
Rüya Ateşi/Dreamfever
Gölge Ateşi/Shadowfever 


Yanda gördüğünüz kapaklar orjinal kapaklar çünkü bu seri ülkemizde iki yayınevi tarafından bölüşüldüğü için tuhaf, uyumsuz kapaklarla basıldılar. Özellikle Artemis'in serinin son kitabı Gölge Ateşi'ne bastığı kapak beni öldürdü diyebilirim. O yüzden bu serinin yorumu sırasında orjinal kapakları kullanıyoruz.

Mac Kayla Lane sıradan bir hayatı olan bir insanken, aldığı bir telefonla hayatı baştan sona değişir. En yakın arkadaşı,çok sevdiği ablası üniversite için gittiği İrlanda'da öldürülmüştür. Ablasının cinayetini faili meçhul davalar dosyalarının arasına koyan polislere inat Mac gerçeği öğrenmek için Dublin'e gitmeye karar verir. Ailesinin itirazlarına rağmen bunu hem kendisi için hem de ablası için yapmaya kararlıdır. Dublin'e geldiğinde şehir onu büyüler ve aslında şehrin görünen yüzü dışında karanlık ve çirkin başka bir yüzü daha vardır. Mac bir yandan ablasının cinayetiyle ilgili gizemle boğuşurken diğer yandan Dublin sokaklarında ve barlarındaki tuhaflıklara tanık olacaktır.
Ve tam bu sırada hayatının tam merkezine girip, onu baştan sona değiştirecek bir adam çıkacaktır karşısına. Jericho Barrons. Yakışıklı, tehlikeli, sırlarla dolu, alaycı ve ukala. Mac, Jericho Barrons'la birlikte olup Dublin'in köklerine kadar sızmış karanlıklarla dolu bir dünyada hayatta kalma savaşı verecektir. Çünkü o kelt efsanelerinden kalma bir Sidhe Kahini'dir. Ve insan kılığına bürünmüş Fae'leri görme gücüne sahiptir.


Bu seriden ne bekleyebilirsiniz ?

  • Bir kere bol miktarda aksiyon var. Olaylar birbiri ardına hiç duraklamadan devam ediyor. Sanırım bu seriyi okurken 'azıcık hızlansa, çok sıkıcı' gibi kelimeler kullanmanız pek mümkün değil. En azından benim için değildi. Elinize alıyorsunuz ve o son sayfaya kadar bırakamıyorsunuz. 
  • Özellikle Mitoloji hayranıysanız bu seriyi size tavsiye ediyorum. Çünkü içinde Kelt mitolojisinin bir çok elementi olması bir yana yazar bunları usta bir şekilde hikayenin içine eritmiş. Uzman olmadığım için ne kadarının yazarın uydurması ne kadarının orjinal efsaneler olduğunu bilmiyorum. Her iki şekilde de bu seri mitolojiyi kurguyla eritilmiş bir şekilde okumayı sevenleri memnun edecek. Ayrıca daha önce hep Yunan mitolojisi okumuş biri olarak bu serinin terimleri ve efsaneleriyle birlikte bende çok ayrı bir yeri var.
  • Baş ve yan karakterler olsun hepsi tek kelimeyle enfes. En nefret ettiğiniz karakterler bile sizi meraktan kudurtabiliyor. Hepsinin altyapısı özenle hazırlanmış. Okuduğunuz her kitapla birlikte karakterler ve kurgu daha da yerine oturuyor. Mac okurken acayip keyif aldığım bir karakterdi. Ashford, Georgia'dan gelen bu pembeler içindeki kız okuduğunuz her kitapla birlikte muhteşem bir değişim geçirdi. Yazar bize dışarıdan korunmaya muhtaç görünen bir kızın nelere kadir olabileceğini gösterdi bir şekilde. Çünkü o kız insanlar ve Fae'ler arasındaki savaşta ve bir çok yerde başrolü oynuyordu. Ve tabii bir de Barrons var. Yazarın sizi delirttiği belki de tek nokta Barrons'un gerçekten kim olduğu. Bu konu hakkında uzun uzun yazıp spoilers vermeyeceğim ama şunu bilin ki gerçek kesinlikle tahmin edemeyeceğiniz bir şey. Belki de yazarın tek bir eksikliği vardı o da Barrons'un geçmişi hakkında bize biraz daha bilgi verebilirdi ya da bir spin-off yazabilirdi. Her iki şekilde de onunla ilgili daha çok bilgiye sahip olmak isterdim. Kitabı bitirdiğimde eksikliğini hissettiğim tek şey bu oldu. Tabii bu konuda yazara hak vermek gerek zira Barrons'un kimliğini açıklamadan geçmişi hakkında bilgi vermesi pek de mümkün değildi. O yüzden bizde gerçeği öğrendiğimiz o ana kadar kırıntılarla yetinmek zorunda kaldık.


  • Gelelim hikayenin Paranormal kısmına. Burada devreye belki de Paranormal türünün işlenmesi en zevkli türü Periler/Fae'ler giriyor. Sizi bilmem ama benim okuduğum onca Fae/Peri kitaplarında genelde bu arkadaşlar iyi tarafta oluyor. (Tabii Sarah J. Maas'ın Cam Şato serisi bu türde bir farklılık oluşturabilir ama onu bu listeye dahil etmek istemiyorum.) Jennifer L. Armentrout'un Lanetlisi hariç ki o da bazı yönleri bakımından Ateş serisine benziyor. Moning'in hikayesinde ise Fae'ler hiç de göründükleri kadar nazik ve hoş değiller. Özellikle Unseelie denilen Fae'lerin kötü tarafını temsil eden canavarlar var ki yazar bu konuda oldukça geniş bir çeşitlilik sunmuş bize. Gerçekten okuduğum en en en geniş paranormal öğeler barındıran serilerden biriydi bu.      


  • Ve son olarak da şaşırtıcı finali aynı zamanda beni kahreden kısmıyla ortaya çıkan tüm sırlar, cevap bekleyen tüm soruların yanıtlarıyla bu seri hayatımın belli bir noktasında kocaman bir yer kapladı diyebilirim. Öyle ki bittiğinde koca bir boşluk kaldı geriye. İyi kitaplar böyle yapar insana,bittiğinde en yakın arkadaşını kaybetmişsin gibi bir his bırakır geride.

Ve son olarak BÜYÜK KOCAMAN BİR NOT SİZE : Evet bu seri Paranormal türünde bir seri ama okumaya başlayacak olanları bir konuda uyarmam gerektiğini düşünüyorum. Ateş serisi Paranormal türünün sert örneklerinden biri. Bu serinin sayfalarından pembe kalpçikler fışkırmıyor eğer bu şekilde içinde vıcık vıcık aşk olan bir kurgu bekliyorsanız kesinlikle ve kesinlikle bu seriden uzak durun. Çok fazla cinsel öğe var ve gerçek anlamda romantizim yok denecek kadar az o yüzden seriye başlamadan önce kaldırıp kaldıramayacağınızı ve lütfen yaşınızı göze alın.

PUANIM:

                                                               KARANLIK ATEŞ  
                   uuuuu
                                                                   KAN ATEŞİ
                   Uuuu
                                                               İNTİKAM ATEŞİ

                  uuuuu
                                                                 RÜYA ATEŞİ

                  uuuuu 
                                                                GÖLGE ATEŞİ

                  uuuuu







 


Ana Sayfa

Kitaptuber

Popular Posts

Followers

Template Hits